Merhaba

Yaşadıkça birikti, yaşadıkça birikti, doldu, taştı. Ben de tüm bunları yazdım. Bu sefer de yazdıklarım birikti, doldu, taştı. Taştıkça paylaşmayı çare gördüm. Benim çarem okuyuculara dert olur mu bilmem ama yıllardır yazılanların hepsi burada. Biraz siyasi, biraz felsefi, biraz da insani. Bir hayli de Zeynep'ten.


Afiyet olsun








1 Mart 2012 Perşembe

Gözyaşım.... (17 ocak 2007)


Dün gece, sabaha karşı uyandım ve düşüncelere daldım, ertelediğim düşüncelere, öteleye öteleye iyice uzaklaştığım ama bana gittikçe yakınlaşan gerçeklerimi düşünmeliydim biraz, kalbime kadar bütün karın-göğüs bölgeme ağrılar girdi, sancılar, içim oyuldu, uykum kaçtı, uyuyamadım sabaha kadar.

Benim için ipincecik hayat çizgisi o kadar narindi ki;  koptuğu an her şey bambaşka olacaktı, bu durumu nasıl göğüslemeliydim, ne yapmalıydım? Fark ettim ki hala yanıtı bulamamışım, acı büyüdü içimde ikinci seçeneğim yoktu. Benim gibi başkaları var mıdır acaba? Pek sanmıyorum. Düşlere dalmalıydım bir an önce yeniden uzaklaşmalıydım, beynim hazır değildi bunu anlamıştım. Zavallı beynim, yıllardır boşuna taşıdığım ve büyüttüğüm, ziyan olup giden organ. Tanrı beni zeki yaratmış; öyle söylüyorlar, güzelmişim ya da alımlı, bu da dışarıdakilerin yorumu; umurumda bile değil. Tanrım benden verim alamadığı, yarattığı dünyaya ve insanlarına yararlı olacak ortamı bana sağlamadığı için bütün bunları boşuna yapmış.  Hayatımı sonuna kadar öyle kilitlemiş ki; benden ancak toprağa karışıp gidecek ve üzerinde belki ismi bile olmayan bir mezar taşı kalacak. Bunu ben istemedim, beni bekleyen gelecekten sorumlu değilim bu geleceğe ben neden olmadım çünkü, bana bunu dayattı!

Annemi düşündüm öyle bitkin ve yorgun ki; ondan umudumu yitirmeye başlıyorum tıpkı kendi annesi gibi erken göçüp gidecek bu dünyadan, O’nun yokluğuna dayanabilirim ama O olmadan yaptıklarını ben yapabilir miyim hiç bilmiyorum. İlk üç beş gün geçer belki ya sonrası? Sonrasını düşünmek bile istemiyorum, devam edemem!
Devam ettiremeyeceğim bir yaşam ve korkulan bir gelecek, bu yük nasıl taşınır yıllarboyu, insanlar geleceklerini bilmeden umutla yaşamayı sürdürürken ben umutlanamıyorum bile ve gittikçe daha kötü olan günlere adım adım ilerliyorum, beni nelerin beklediğini ise gayet iyi biliyorum. Bütün bunlar kocaman bir mavi damla halinde sol gözümün pınarından fışkırıveriyor bir an, zeytin kadar  kocaman bir damla sonra yanağımdan süzülüp çenemin altında beklemeye başlıyor, masmavi, sanki gözüm düşmüş gibi. Yere inmeye cesaret edemiyor bilir ki Zeynep hiç ağlamaz, o yüzden içeride ne var ne yok toplayıp kocaman bir tek damla haline getirmiş ve maviye boyamış benden gizlercesine kendini. Kandırıyor gözyaşım bu kocaman bünyeyi.

Zavallı kız, zavallı kadın, ağla işte ağlayabildiğin kadar, neden sanki bu bağışlanan hayat ve hiçbir saniyesine hükmedemediğim kendi zamanlarım. Bunları ben istemiyorum artık, ruh olup uçmak, rüzgar olup savrulmak, yaşamın her boyutuna dağılmak istiyorum, minicik bir zerresi olduğum bu dünyanın diğer boyutunda herşeyimi paylaşmak istiyorum insanlıkla. Bu hakkı bana çok görmeyin ey egemenler, kim iseniz, ne iseniz, niceyseniz bırakın artık, istediklerim olsun, bırakıyorum elinize kendimi, alın götürün beni, yok ama yapmıyorsunuz, siz benim boynumdaki prangayı gevşetmiyorsunuz, demir paslanıyor, yaralarım acımaya başlıyor, her gece düş olup uykumda aradığım mutluluğum ne kadar uzaksın. Pembe gözyaşım içime akıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder