Merhaba

Yaşadıkça birikti, yaşadıkça birikti, doldu, taştı. Ben de tüm bunları yazdım. Bu sefer de yazdıklarım birikti, doldu, taştı. Taştıkça paylaşmayı çare gördüm. Benim çarem okuyuculara dert olur mu bilmem ama yıllardır yazılanların hepsi burada. Biraz siyasi, biraz felsefi, biraz da insani. Bir hayli de Zeynep'ten.


Afiyet olsun








21 Haziran 2011 Salı

Bu yazı Siyasi değil, Toplumsal bir Gerçek

Herşey 12 Haziran’da yapılan seçimlerle sona erecek ve bütünüyle rahatlayacağız diye sevinçten göbek atarken hevesim kursağımda kaldı. Tam 9 gündür ve tahminimce en az bir 90 gün daha ipe sapa gelmez tartışmalarla, abuk sabuk mazeretlerle, felaket tellallığı ile yırtınıp duracak, kafamızı şişirip, ruhen bizi huzursuzluğa iten psikolojik baskılara boyun eğmeye devam edeceğiz. Hatta bir de mecbur kalacağız. Neye mi? Mutsuz olmaya!

Bugün gazetede okudum, AKP (mevcut iktidar partisi) 9,5 milyon Türkiye vatandaşına yeşil kart vermiş ve bunlar sağlık yardımı aldıkları için oylarını AKP’ye vermişler(miş). Allah allah? Ya ne yapacaklardı? Açıkçası ben duyduğumda çok sevindim. Ülkemde 9,5 milyon yurttaş ücretsiz sağlık hizmeti alıyorsa bu benim çocukluk özlemim Küba modelinin ülkemize birazcık olsun gediğini gösteriyor. Hoş ben şu an AKP’nin son Sağlık düzenlemeleri nedeniyle SGK sisteminin dışında kaldım ama olsun, öte yanda fakir fukara faydalanıyor ya, daha ne isteyeyim. Hemen şimdi diyecekler ki; “efendim bunları alan yandaş!” Yalanınızı, mazeretinizi yemişim ben sizin! Yandaş değil kardeşim, yardımı alınca yandaş olmuş doğru insan onlar. Zavallı garibanlar tam 80 yıl, sağdan, soldan, koalisyondan her türlü hükümetten bugüne kadar tek kuruş görmemiş, anası ağlamış, açlık ve yoksunlukla savaşmış değil mi? Şimdi hiç değilse sağlık yardımı alıyor, eğitimdeki çocuğuna parasız kitap veriliyor, beslenmesi yine tedarik ediliyor. Yollar yapılmış, ulaşım rahatlamış, vs.vs. Bakma sen o ayda yılda bir sel felaketine uğrayıp da birkaç ölüm verdiğine. Onlar sanki öncesinde olmuyor muydu?