Merhaba

Yaşadıkça birikti, yaşadıkça birikti, doldu, taştı. Ben de tüm bunları yazdım. Bu sefer de yazdıklarım birikti, doldu, taştı. Taştıkça paylaşmayı çare gördüm. Benim çarem okuyuculara dert olur mu bilmem ama yıllardır yazılanların hepsi burada. Biraz siyasi, biraz felsefi, biraz da insani. Bir hayli de Zeynep'ten.


Afiyet olsun








24 Ağustos 2013 Cumartesi

PERDE (24 ağustos 2013)

Yıllardır ev ile ilgili işler yapmadım… ne gibi mi? Taşınma, yeni eşya, yeni aksesuarlar, yeni duvarlar, dolaplar, halılar, cam eşyalar, lambalar gibi. Evlenmediğim için ev de kurmadım sıfırdan, o nedenle bilmiyorum yeni yerleri, markaları ve seçenekleri… kısacası dünyadan haberim yok.

Eh şimdi vakit geldi, biraz da mecburiyetten piyasaya çıktık.  Bakalım dedik, devir ne devri, nedir zamanın getirdikleri? AMAN ALLAHIM!

AMAN ALLAHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIM. İnanılmaz. Basit bir perde rayı için karşınıza 111 seçenek çıkıyor, perdenin kendisi içinse 1150 tercih olanağı var! Renkler, desenler, modeller, kombinasyon çılgın boyutta… düşünmek son derece karmaşık bir matrisin ortasına atıyor ki sizi beyniniz su kaynatabiliyor.

İnsanlara sunulan alternatif ürkütücü, bu alternatiflerin özendiriciliği ise tehdit edici. Gerçekten bu tüketim çılgınlığı ve bence; olsa da, olmasa da hiçbir önemi olmayan bu objelerin varlığı dünyanın başına gelmiş en büyük felaket.


İnsanlık almış başını gidiyor, çağın büyük devrimlere ihtiyacı var. Öyle böyle değil ama çok radikal devrimlere, geri dönüşümsüz değişimlere geçilmesi şart. Bu tüketim manyaklığı ile bırakın bedenleri, ruhlar tahrip olup gidiyor. İnsan psikolojisi alt üst durumda ve bence herkes amansız bir hastalığın pençesinde kıvranıyor… Uzak durun alışverişten ve uzak durun binlerce modelden. Ruhunuz size lazım… başka dünya yok ama olsaydı bir dakika durmazdım

17 Ağustos 2013 Cumartesi

ACIKLI BİR YAZI (18 ağustos 2013)

Yıllar önce yazmıştım; “ülkemde mülteci oldum” diye! Oysa ne müstesna günlermiş onlar, meğer ne güzelmiş herşey, farkında değilmişim. Hiç tahmin etmemiştim bu derece yozlaşacağını ve bu derece bitip tükeneceğini.

70’li yıllara rastlayan çocukluğumda ilk kez kulağıma çalınan şu cümleyi 40 yıldan fazladır o kadar duymuştum ki, gelinen nokta itibari ile UMUT duyulacak en ufak bir şık kalmadığını acılar içinde görmekteyim. Ne mi o cümle:

ATATÜRK’ÜN KURDUĞU CUMHURİYETİ KİMSE YIKAMAZ. O İŞ O KADAR KOLAY DEĞİL. BU ÜLKE SAHİPSİZ DEĞİL.

Hah hah hah haaaaaaa.

Geçelim.