Çok değişik bir dönemden geçiyoruz. Ne dedelerimizin
yaşadığı savaş yılları, ne büyük dedelerimizin yaşadığı göç yılları gibi.
Bambaşka. Savaşın da göçün de içinde özgür anlar, alanlar vardır ama burada bunlar yok. Yaklaşık 15 gün önce yitirdik her şeyimizi, canımızdan başka. Sürecin
sonuna nasıl varacağımız da belli değil.
Uzun yıllardır yapılamayanlar yapılıyor, ilk şoku
atlattıktan sonra herkes işe koyuldu. Burada en kilit grup, başvuru noktamız
yaşları 40-60 arasında olan kitle yani bildiğiniz X kuşağı. Çünkü onlar eski
ile yeniyi en iyi kaynaştıran her ikisini de bilen bir kuşak. El işleri, ev
işleri yapıyorlar, okumayı seviyorlar, yemek pişirebiliyorlar, evlerini
kendileri temizleyip ütü yapabiliyor, örgü örebiliyorlar. Resim yapıyorlar, sanata yatkınlar,
her türlüsüne. Oyalanmak için teknolojik yeniliklerle sunulan tiyatro, sinema,
konser gibi şeylere balıklama atladılar, çünkü tiyatro izlemeyi biliyorlar, önemsiyor
ve seviyorlar. Elde bulaşık yıkamak nedir onu bile biliyorlar, yoktan var
etmeyi annelerinden babalarından öğrendikleri için anında yürürlüğe koyuyorlar o
eski öğrendiklerini.
Hepsinin anıları var - binlerce, bunları paylaşıyorlar, iskambil
oynuyorlar, tavla, dama, sessiz sinema. Baskı halinde fotoğrafları, albümleri
var, hepsine el attılar baştan düzenliyorlar, neler neler buluyorlar.
Koleksiyonları var, bu kuşağın çocukluktan gelen bir toplama hastalığı vardır,
hepsi ortaya döküldü şimdi.
Ev ahalisi ile ilişki kuruldu, kurdular, kurmak zorundaydılar,
tıpkı kendi komşu, anne, baba ve arkadaşlarıyla eskiden olduğu gibi. Yıllardır
içlerine gömüldükleri yalnız hayatlarından yapayalnız kalarak kurtuldu büyük
bir kitle. Yalnızlık neymiş iyice anladı. Sokağa çıkamıyor, gezemiyor,
özgürlüğün ne demek olduğu da iyice hatırlandı büyük kesim tarafından. Paranın hiçbir
işe yaramadığı, sağlığın ne denli önemli olduğu kafalara yazıldı, unutulmuş bu
hazine yeniden akla geldi. İyi de oldu.
Birçok insan hayatını sorguladı mutlaka. Nerede olduğunu,
niye olduğunu düşünme fırsatı buldu. Bazı acı gerçeklerle yüzleştiğimizden de
eminim.
An itibariyle çıkıp da bir kafede dumanı tüten mis kokulu birer
kahve eşliğinde, hadi birer de sigara yakarak karşılıklı konuşmak neymiş, ne
kadar değerliymiş ortaya çıktı. Dünyaları verirdik şimdi bunu yapmak için; şu
onbeş günde çok özlediğimize eminim.
İyi işte bir daha hep birlikteyken yüzümüze bakmayı bırakıp
üstüne hiç konuşmayarak elimizdeki telefonları kurcalamakla ne büyük kayıplar
verdiğimizi sanırım idrak ettik. Eminim ki bu süreçten çıktığımızda hepimiz
sımsıkı sarılacağız ve hasretle birbirimizi öpeceğiz. Ben özledim, hiç değilse
el sıkışabilseydik. Dokunmak insanidir, sıcaktır, samimidir.
Zaman geçirmek zorluyorsa başta da söyledim başvurunuz X
kuşağıdır, onlar ne yapıyorsa onu yapın. “Ah ne güzeldi o günler” diyen o kuşak.
Geçmişte yaşıyor diye alay edilen o kuşak! Anahtarınız!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder