Merhaba

Yaşadıkça birikti, yaşadıkça birikti, doldu, taştı. Ben de tüm bunları yazdım. Bu sefer de yazdıklarım birikti, doldu, taştı. Taştıkça paylaşmayı çare gördüm. Benim çarem okuyuculara dert olur mu bilmem ama yıllardır yazılanların hepsi burada. Biraz siyasi, biraz felsefi, biraz da insani. Bir hayli de Zeynep'ten.


Afiyet olsun








3 Aralık 2012 Pazartesi

Bir Engelli (3 aralık 2012)


Tam 41,5 yıldır bir engelli ile yaşıyorum. Bu “engelli” lafı yeni çıktı biliyorsunuz: Durumu yumuşatmak, olayın vehametini perdelemek, insanı rahatlatmak için iyi bir yöntem olsa da sonuç değişmiyor. Özürlü sözcüğü de bence hiç üzmüyor, yıpratmıyor, bunu bilesiniz ve kısacası KULLANABİLİRSİNİZ. Ben olsam “yetersiz” demeyi de uygun görürdüm ama boşverelim.

Kapsam açısından düşününce:
“Özürlü”; bir anlamda yanlış, hatalı gibi düşünülmeli; bir şeyler hatalı olmuş, yanlış eşleşmiş, görevini başaramıyor gibi adledilebilir.
“Engelli”; belli donanımlarını kaybetmiş bu nedenle o donanımla yerine getirebileceği faaliyetleri yapamayan akla gelebilir.
“Yetersiz”; donanımı var ancak makine mükemmel ama çalışmıyor, işlevler eksik, yetersiz, başarısız şeklinde anlaşılabilir.

Benim deneyimim zeka yetersizliği üzerine, özürlülükten kaynaklanan yetersiz olma hali. Fiziki bakımdan kusursuz bir beyin, ancak iletişim aksaklıkları var ve bu nedenle çalışması sorunlu, tam randımanlı değil ve sonuçta da tüm yaşamsal faaliyetleri yetersiz bir insan üzerinden oluştu.


Bugün yani 3 Aralık; ENGELLİLER GÜNÜ olduğu için yazmak istedim. Açıkçası biraz da konuyu açmak istedim:

Tekerlikli sandalye ile izah edilmeyecek kadar karmaşık bir olgu bu. Sadece down sendromu ile de tariflenemez! Down sendromu, zeka yetersizliğinin en iyi halidir ve özürlü bileşenlerin ürettiği bir sonuçtur. Ama tüm zeka engelliler down sendromu ile özetlenemez, öyle türleri var ki; bunu öyle 365 günün ve hatta 40 yıl x 365 günün herhangi bir 3 Aralık’ında anlamak, anlatabilmek imkansızdır. Niye sadece down sendromlu güzel insanları biliyor ve tanıyor toplum; çünkü hayata en fazla entegre olanlar, onlar olduğu için! O şirin, minik insanları sokakta, basit işlerde, bazı kurumlarda görmek mümkün, şükür ki birçoğu toplumsal ilişkiye geçmiş durumda, zira donanımları da buna imkan kılıyor. Onların sayesinde toplum, zeka engellileri tanıyor. Ama zeka yetersizliğinin başka tiplerinden kimsenin haberi yok maalesef. Yoğun ve sonsuz emekle yaşamı sürdürülen bu insanlar, perdenin gerisinde; çok çok az kişi tarafından; o da gölgelerinden fark ediliyorlar.

Öte yandan duymayanlar, görmeyenler, eksik uzuvlular, felçliler, spastikler, ler, ler, ler, lar, lar, lar. Konu öyle yılın 1 günü “kutlama” mı desem “anma” mı desem hala tarifleyemediğim bir deli saçmasıyla geçiştirilecek denli basit değil. Engellilik konusu yaşamsal bir gerçek, yaşamın tamamen içinde, başlı başına süreklilik arz eden, haddinden fazla ciddi ve çok önemli bir konu. Öyle iki çocuğun yanağını okşamakla olmuyor bu işler. Eğer kaldırıp çöpe atamıyorsanız, engelli olmayan insanlar için ne yapıyorsanız onlar için de yapmalısınız. Hayat çiçek, böcek, ağaç, kuş, ırmak için olduğu kadar bu insanlar için de hak edilmiş bir ödül! Unutmayalım.

Bu arada 41,5 yıl... bugün için yazabileceğim tek sayfayı, bir ömür için yazacağım 41500 sayfayı besliyor. Büyük şans!

2 yorum:

  1. Ne güzel bir yazı olmuş, kalemine sağlık ! Belki birazcık da olsa gözümüz açılır. Yıllar önce fiziksel engelli ya da yürüme eksikliği mi demeliyim bilemiyorum , neyse çok uzatmadan bir öğrencimle yaklaşık dört yıl birlikte olduk. Ne site ne de okul onun yaşamını devam ettirecek koşullara sahip degildi.O dönemde çalıştığım kurum müdürü ne yaptıksa ricalarimiza kulak tıkayıp merdivenlerin bir bölümünü engelliler için düzenlemedi, o ailenin günlük mücadelesini hiç unutmam, unutamam ! Bahçeye çıkıp oynamadan çocukluğunu yaşadı. Şimdi lise çağlarında ve evinde... Nedenlerini sıralamak uzun sürer! Biraz duyarlı olsak herşey daha güzel olacak . Sevgiler , bu güzel yazi icin de cok tesekkurler Zeynep.

    YanıtlaSil
  2. ah evet... bu bizim ülkemizin en talihsiz durumu... hani burada engelliler "ölsek de kurtulsak" ruh halindeler... hangi birini anlatacaksın ah canım ah

    YanıtlaSil