Tam 41,5 yıldır bir engelli ile yaşıyorum. Bu “engelli” lafı
yeni çıktı biliyorsunuz: Durumu yumuşatmak, olayın vehametini perdelemek,
insanı rahatlatmak için iyi bir yöntem olsa da sonuç değişmiyor. Özürlü sözcüğü
de bence hiç üzmüyor, yıpratmıyor, bunu bilesiniz ve kısacası
KULLANABİLİRSİNİZ. Ben olsam “yetersiz” demeyi de uygun görürdüm ama
boşverelim.
Kapsam açısından düşününce:
“Özürlü”; bir anlamda yanlış, hatalı gibi düşünülmeli; bir
şeyler hatalı olmuş, yanlış eşleşmiş, görevini başaramıyor gibi adledilebilir.
“Engelli”; belli donanımlarını kaybetmiş bu nedenle o
donanımla yerine getirebileceği faaliyetleri yapamayan akla gelebilir.
“Yetersiz”; donanımı var ancak makine mükemmel ama çalışmıyor,
işlevler eksik, yetersiz, başarısız şeklinde anlaşılabilir.
Benim deneyimim zeka yetersizliği üzerine, özürlülükten
kaynaklanan yetersiz olma hali. Fiziki bakımdan kusursuz bir beyin, ancak
iletişim aksaklıkları var ve bu nedenle çalışması sorunlu, tam randımanlı değil
ve sonuçta da tüm yaşamsal faaliyetleri yetersiz bir insan üzerinden oluştu.
Bugün yani 3 Aralık; ENGELLİLER GÜNÜ olduğu için yazmak
istedim. Açıkçası biraz da konuyu açmak istedim:
Tekerlikli sandalye ile izah edilmeyecek kadar karmaşık bir
olgu bu. Sadece down sendromu ile de tariflenemez! Down sendromu, zeka
yetersizliğinin en iyi halidir ve özürlü bileşenlerin ürettiği bir sonuçtur.
Ama tüm zeka engelliler down sendromu ile özetlenemez, öyle türleri var ki;
bunu öyle 365 günün ve hatta 40 yıl x 365 günün herhangi bir 3 Aralık’ında anlamak,
anlatabilmek imkansızdır. Niye sadece down sendromlu güzel insanları biliyor ve
tanıyor toplum; çünkü hayata en fazla entegre olanlar, onlar olduğu için! O
şirin, minik insanları sokakta, basit işlerde, bazı kurumlarda görmek mümkün,
şükür ki birçoğu toplumsal ilişkiye geçmiş durumda, zira donanımları da buna
imkan kılıyor. Onların sayesinde toplum, zeka engellileri tanıyor. Ama zeka
yetersizliğinin başka tiplerinden kimsenin haberi yok maalesef. Yoğun ve sonsuz
emekle yaşamı sürdürülen bu insanlar, perdenin gerisinde; çok çok az kişi
tarafından; o da gölgelerinden fark ediliyorlar.
Öte yandan duymayanlar, görmeyenler, eksik uzuvlular,
felçliler, spastikler, ler, ler, ler, lar, lar, lar. Konu öyle yılın 1 günü “kutlama”
mı desem “anma” mı desem hala tarifleyemediğim bir deli saçmasıyla
geçiştirilecek denli basit değil. Engellilik konusu yaşamsal bir gerçek,
yaşamın tamamen içinde, başlı başına süreklilik arz eden, haddinden fazla ciddi
ve çok önemli bir konu. Öyle iki çocuğun yanağını okşamakla olmuyor bu işler.
Eğer kaldırıp çöpe atamıyorsanız, engelli olmayan insanlar için ne yapıyorsanız
onlar için de yapmalısınız. Hayat çiçek, böcek, ağaç, kuş, ırmak için olduğu
kadar bu insanlar için de hak edilmiş bir ödül! Unutmayalım.
Bu arada 41,5 yıl... bugün için yazabileceğim tek sayfayı, bir
ömür için yazacağım 41500 sayfayı besliyor. Büyük şans!
Ne güzel bir yazı olmuş, kalemine sağlık ! Belki birazcık da olsa gözümüz açılır. Yıllar önce fiziksel engelli ya da yürüme eksikliği mi demeliyim bilemiyorum , neyse çok uzatmadan bir öğrencimle yaklaşık dört yıl birlikte olduk. Ne site ne de okul onun yaşamını devam ettirecek koşullara sahip degildi.O dönemde çalıştığım kurum müdürü ne yaptıksa ricalarimiza kulak tıkayıp merdivenlerin bir bölümünü engelliler için düzenlemedi, o ailenin günlük mücadelesini hiç unutmam, unutamam ! Bahçeye çıkıp oynamadan çocukluğunu yaşadı. Şimdi lise çağlarında ve evinde... Nedenlerini sıralamak uzun sürer! Biraz duyarlı olsak herşey daha güzel olacak . Sevgiler , bu güzel yazi icin de cok tesekkurler Zeynep.
YanıtlaSilah evet... bu bizim ülkemizin en talihsiz durumu... hani burada engelliler "ölsek de kurtulsak" ruh halindeler... hangi birini anlatacaksın ah canım ah
YanıtlaSil