Merhaba

Yaşadıkça birikti, yaşadıkça birikti, doldu, taştı. Ben de tüm bunları yazdım. Bu sefer de yazdıklarım birikti, doldu, taştı. Taştıkça paylaşmayı çare gördüm. Benim çarem okuyuculara dert olur mu bilmem ama yıllardır yazılanların hepsi burada. Biraz siyasi, biraz felsefi, biraz da insani. Bir hayli de Zeynep'ten.


Afiyet olsun








6 Temmuz 2012 Cuma

başkasının tezgahına kumaş dokuyanlar - bugünkü perişan halimiz (6 temmuz 2012)


Şu an yazıya dökülen sözcüklerim, tamamen siyasi olup, temiz, saf ve doğal bir seçmenin çığlığını yansıtır. Bu ülkenin yurttaşlarını, seçim düzenini yok etmeye ve yaklaşık 100 yıldır dünyanın içine eden demokrasi zırvalığının baş komplosu olan seçim hikayesini protesto etemeye çağırıyorum. Seçim meçim yapılmıyor, düzeni ve düzenbazlıkları size tescil ettiriyorlar o kadar. Hiç değilse krallar varken, isyanlar da oluyordu ve dibinde iyi bir temizlik yapılıyordu. Şimdi o olanak da ortadan kalktı, yandı gülüm keten helva... topunun Allah diplomasını versin.

Malumunuz, dinimiz ve güzel inancımızla kendilerini maskeleyen, dünyanın en düzenbaz, dinsiz, imansız ekibi tarafından yönetiliyoruz. Sayelerinde insanlarımız artık Allah'a inanmayı da bıraktı, sadece bunlara inanıyor ve iman ediyor bir de yurtdışında yaşayan ve 3 kelimelik bir cümleyi 53 kelimeyle kuran ama ne dediği anlaşılmayan sahte bir peygambere biat edip kendisini taçlandırıyorlar. Yurtdışında  bir sahte peygamber, yurt içinde sahabeleri bir de bunların her kesimden misyonerleri keyifleri yerinde yaşıyorlar. Durumumuz budur, bizler de içler acısı, kederlere boğulmuş, gözüyaşlı, başı dumanlı, zavallılar olarak bunların arasında nefes almaya çalışıyoruz.

Bir içki yasağı zırvalığı ülkemizi kamplara ayırdı. Daha doğrusu kocaman ülkede içki içilen adacıklar yaratıldı. Bu adalardan biri de Kadıköy. Ben de bir Kadıköylüyüm. Nispeten rahat, çağdaş ve uygar bulduğum semtimin bu bezirgan takımının elinde heder olmaması için genel seçimlerde gönlümün partisine verdiğim oyumu YEREL seçimlerde malesef CHP yönünde kullanıyorum. Uygulamalarını %100 onayladığım bir ekip değil ama mecburum. Seçeneksizlik beni bu yola itiyor ancak son zamanlarda yaptıklarını görünce tüm bunların boşuna olduğu gerçeğiyle yüzleşiyorum. 

Bir kere 15.000.000.luk İstanbul'da;  sokaklarda, açıkhavada içki içilen yani içkinin özgürce tüketildiği yerlerden biri oldu Kadıköy.Bu nedenle de uğruna ölebileceğim, büyük sevgi duyduğum, çocukluk anılarımın en güzide mekanı, fonu olan Kadıköy Tarihi Çarşı'sı yok olmakta. Ne zaman gitsem hüsran içinde eve dönüyorum. El arabası ile bile girilmeyen sokak araları dahil olmak üzere bar, meyhane, birahane olmayan yer kalmadı. Havadaki ızgara, yanık et ve balık kokusundan yürünmüyor. Sahaflar, antikacılar, incik boncukçular, galeriler, takıcılar, otantik giyisiler satan küf kokulu dükkanlar, cilacılar, döşemeciler, kuruyemişçiler ve mezeciler hatta neredeyse zahireci, züccaciyeciler bile cafe, bar, meyhaneye dönüştüler. Bir BAYLAN, bir HACIBEKİR, bir de şekerci CAFER EROL kaldı... a unuttum bir de cami ve kiliseler... gerisi alayına birahane, meyhane, bar. İşin suyunu çıkardılar. Hepimizin gençlik mekanı olan midye tava-kokoreçci efsanevi MERCAN'dan bile on tane var, hangisi kendisi artık ben bile bilmiyorum, aslı ve fraksiyonları ile çarşının bir kısmı tamamen işgal altında.

Bu da yetmedi, meskun mahallere ciddi sızıntı var. Sağolsun belediye de fütursuzca içki ruhsatı dağıtıyor. Diğer bölgelerde yasaklandığı için içki aleminin ne kadar babası varsa bastırıyor parayı, alıyor ruhsatı ve üst katta dört kişilik çekirdek ailesiyle geleneksel Türk aile yaşamını idame ettiren insanların ikamet ettiği apartmanların girişlerine biracılar, meyhaneler açıyor. Acıbadem Caddesi'nin Kadıköy belediye sınırları içinde kalan yerlerinde son 2 ayda 3 tane yer açıldı. Düşünün pusette bebeklerinizle yürüdüğünüz, gece bile güvenle dolaşabildiğiniz, taksicisine, minibüscüsüne kadar insanlarını tanıdığınız mahallenizde, içki avcıları cirit atıyor. Gençler buralarda, etraf okul dolu ve öğlen saatlerinde dahi bira içme olanağı bulan liseliler burada, o, bu, şu hepsi burada. Bir de bu tip yerleri mesken tutan madde satıcıları, hapcılar, uyuşturucu tüccarları tam tekmil mesai başındalar. 

Şimdi ne olacak. İçki içen, içmeyi bilen ama bunu uygun yerlerde yapan aileler semtlerinde konuşlanmış, evlerinin içine kadar girmiş bu ortamlara duyduğu tepkiyle oylarını muhafazakar gruplara verecekler. Haklılar da. Uygar yaşamı hayatımızdan çıkarmamak adına harcadığımız tüm emekler de havaya uçacak, Kadıköy'de bu sahte imamlara teslim olacak?

Bu kadar kafasız ve bu kadar dangalak bir siyasi kurum olabilir mi? Altın yumurtladı ya tavuk, 3-5 içki ruhsatı parası için kesiyor ve içindeki tek altın yumurtayı da cebe indiriyor ama sonra tamamen kaybedecek Kadıköy'ümüzü, bunu anlayamıyor. Olan bize oluyor... anlayacağınız sistem sadece bizim canımıza okuyor.

Diyeceksiniz ki "işte içki haram ve zarar, sonunda kabul ettin" "hem karşı değilsin yanındasın hem de dibine gelince çemkiriyorsun", "vs". Cami de yanımda, İmam Hatip Lisesi de. Her şeyin bir dozu, kontrolu, yeri, zemini var. İçki en ağır şekilde yasaklansa bile çağlar boyu içilmekte, bunu herkes biliyor, yasaklamakla olmuyor bu işler. Mesele yasaklayarak kullanımı önlemek değil, nasıl zorla iman ettirilmiyorsa, zorla içkiden de men edilemez kimse. Katiyen farklı şeyler değil. AMA her şeyin yeri ve zamanı var o kadar. Hani meşhur laf vardır. Özgürlükler başkalarının özgürlük alanlarıyla sınırlıdır! İşte sınırları doğru belirlemek ve çizmek lazım. Diyeceğim budur. Kadıköy'ün içki-alkol sınırları saçmalamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder